Ben bunu bir hikâye gibi anlatıyorum ama bizzat yaşanmış ve çok üzülmüştüm halam anlatırken ben dinlerken ağlamıştım.
Halam yıllar önce Erzurum’un ücra böyle geleneği katı bir köyüne gelin gidiyor. Kayınvalidesi kayınpederiyle beraber yaşıyorlar. Bir tane oğlu oluyor gelin gittiği yıl içinde. Ama doğunun adeti 40 yıl öncesinden bahsediyorum.
Kayınpederin yanında çocuklarını kucağına alamazlarmış. Ağzını burnunu örtermiş sürekli onların yanında. Birde işler o kadar çok ki hiç bitmezmiş ki evin işi de bebeğine bakmaya sıra gelse. Bir yaşında o bebek bakımsızlıktan hastalanıyor. Ama doktor falan bilen yok, bana kalsa annesizlikten hasta.
Kara kış bastırmış, halam mutfaktan çıkıyor yemek bitse bulaşık,o bitse odun kırma, o bitse çamaşır derken bir yandan aklında da bebeği var.
Bebek öyle ağlıyor ki,halam odaya giriyor kayınpederi de orda, kucağına alacak oluyor ama kötü kötü bakınca cesaret edemiyor geri çıkıyor. Çocuk ağlamaktan böyle sesi kesiliyor, halam sobaya tezek atma bahanesiyle ikinci kez giriyor. Adam hala çıkmıyor. Üçüncü kez giriyor dolu sobaya tezek atmaya,bebek sobanın yanında ona eliyle gel yapıyor. Kadının ciğeri yanıyor ama dövecekler rezil edecekler diye alamıyor, üstelik çocuk yaşta gelin olmuş kendisi de 14 15 yaşında çocuk yani. Adamın gözünün içine bakıyor odadan çıksa da bari kucağına alıp iki damla emzirse.
Çaresiz çıkıyor, nasıl girsem neyi bahane etsem de bebeğimi görsem diye düşünüyor. Bu sefer de külleri temizleme bahanesiyle giriyor içeri, bakıyor ki kayınpederi bebeğin çenesinden bir bez bağlıyor. Bebek ölmüş orda,ağlaya ağlaya son isteği de yerine gelemeden,annesini son kez koklayamadan, eli havada ağlaya ağlaya vefat ediyor.
Kadına acısını bile yaşatmıyorlar, ölünce bile vermiyorlar kucağına. Onların yanında ağlamak bile ayıpmış güya,adetleriniz batsın ya. Halam koşuyor evin dışında tandırlığa doğru,yazmasını çıkarıp ağzına tıkıyor öyle bağırarak feryat figan ağlıyor ki,eli ayağı tutmuyor. Evladına doyamamış son kez sarılamamış annenin feryadını ne ben anlatsam ne si okusanız tahmin bile edemeyiz bu acıyı.
Psikolojisi bozuluyor, bir bahaneyle Eskişehir’e taşınıyorlar. “O elini havaya gel der gibi kaldırıp, bana bakışı gözümün önünden gitmiyor” der hep. Allah kimseyi evladıyla sınamasın. Öyle ağlamıştım ki, sırf gelenek uğruna bir anneye bir evlada bu işkencenin yapılmasından midem bulanıyor..