Bölüm 5
Neredeyse 1 haftadır Kaan ile görüşmüyorduk, sürekli mesajlaşıyorduk ancak onunda vize haftasıydı, hem iş hem okul koştururken bana vakit ayırmasını beklemek bencillik olurdu, zaten bende okuldan sonra koşarak eve geliyordum annemle ilgilenmek her şeyden önce geliyordu. Teyzemle birlikte anneme en sevdiği yemekleri yapıyorduk ancak iştahı hiç yoktu, günden güne zayıflıyordu ama tedavisi çok güzel ilerliyordu, bir akşam aile fotoğraflarına bakarken bana dönüp
“Saç dediğin uzar, kilo dediğin geri gelir, Allah izin verirse sağlığımda düzelir, ama baban… o geri gelir mi?” Kocaman sarılmakla yetindim sadece. Babamla annemin aşkı çok büyüktür, “Yaseminim”derdi “baharda açan sevgilim” böyle aşk dolu bir evde büyümüştüm ama ben bu aşka yeni kavuşmuştum. Geçen senelerde babamın askerdeyken anneme yolladığı fotoğrafı bulmuştum, arkasında ise bir şiir yazıyordu;
Adını fısıldarken rüzgarlar,
Gönlümde dans eder aşkın melodisi.
Seninle her an bir masal gibidir,
Yasemin’im, seninle gerçekleşir hayallerim…
1987, Van
Onbaşı Ergün Beşok
….
Ankara döneli 15 gün olmuştu, günlerden cumartesiydi. Kaanın vizeleri bitmişti, hala sık sık mesajlaşıyorduk ancak görüşmemiştik, o kadar çok özlemiştim ki kokusunu beni motive edecek gücümü yeniden verecek tek kişiydi. Havalar çok soğumuştu siyah bir tayt beyaz bir triko kazak giyip boynuma Kaan’ın aldığı şalı doladım, herkes uyurken sabahın erken saatlerinde kabanımı aldım çizmelerimi giyip yola çıktım. Durakta otobüs beklerken bir yandanda anatomi kitabımı okuyordum, çok yakında kurul olacaktı başarılı olmam için tek şansımdı çünkü bütünleme gibi bir şansım yoktu, bir yandan annem bir yandan okul derken o kadar yorulmuştum ki Kaan’la biraz sohbet etmek tüm yorgunluğumu alacaktı.
…
Sokağın başındaki fırından taze simit aldım ve Kaan’ın en sevdiği zeytinli poğaçalardan. Motoru kapının önünde yoktu, evde mi değildi acaba? Dün gece eve gideceğini söylemişti, sabah bu kadar erken çıkamazdı çünkü uykuyu çok seviyordu üstelik gece geç saatlere kadar çalışıyordu. Merak ve endişe içinde merdivenleri çıkmaya başladım kapının önünde bir sürü ayakkabı yığını vardı, kapıyı çaldım ama açan olmadı, Kaanı aramak için çantama elimi sokup telefonumu ararken evin anahtarını buldum, Çanakkaleye gitmeden önce vermişti bana, usulca kapıyı açtım.
Salonda kızlı erkekli bir sürü kişi sızıp kalmıştı, ders çalışıyor gibi görünmüyorlardı yerlerde bira şişeleri sehpa üstünde duran kokoreç kırıntıları, belli ki içip sızmışlardı üstelik kapı sesine uyanmayacak kadar içmişlerdi. Yavaşça Kaan’ın odasına doğru yürüdüm, kapıyı açacak usulca yanına yatacak ve güzel bir öpücük ile onu uyandıracaktım.
Kapıyı açmamla suratıma ilk tokatı yemiştim, Kaan ve yanında bizim sınıftan Eda… midem bulandı, uyandırıp ortalığı birbirine katmak istedim yapamadım, buna değer miydi? Ben babamın anneme olan aşkını yakıştırmıştım ona, ilk defa birini sevmiştim ilk defa güvenmiştim, teslim olmuştum kusurlarımla güzelliğimle kalbimle… O ne yapmıştı tüm kalbimi yakmıştı, içten derinden acıtarak…
Sessizce geldiğim gibi geri çıktım evden, dışarıda ki soğuk artık acıtmıyordu suratımı, Turgut Uyar ne demişti?
ah, insan nasıl çıldırmaz nasıl
bir çaresizlik,
bir umutsuzluk sarmış her yanı.
Bölüm sonu